Ailemin belirttiğine göre henüz 4-5 yaşlarında iken, babamın şirket dökümanlarının yer aldığı Excel dosyalarına ilgi duymamla, aslında mesleğimin bu olacağının sinyallerini vermiştim. 7-8 yaşlarında bilgisayar kasasının içerisinde bulunan parçaların (Anakart, ram, işlemci vs.) birlikte bir düzen içerisinde çalışması bir hayli dikkatimi çekmişti. 10 yaşındayken klavyede on parmak yazmayı kavradım. Bilgisayara olan ilgim her geçen gün değil de, her geçen saniye artıyor gibiydi. Benim mesleğimin bilgisayar olması gerektiğini ve bu meslek dalında kariyer yapmak istediğimi tam anlamıyla karar vermiştim aslında. Buraya kadar hızlı bir geçiş yapmış oldum. Aslında her şey şimdi başlıyor…
10-11 yaşlarımda kendi çapımda bir şeyler yapmaya gayret göstermeye başlamıştım. Birçok kaynak yardımı ile kendimi sosyal medya kullanımı konusunda geliştirdim ve bazı grafik tasarım uygulamaları ile hayal gücümün sınırsızlığına dayanarak ortaya bir şeyler çıkartmaya özen gösterdim.
Henüz 11 yaşında Facebook'da fotoğrafçılık üzerine hizmet veren bir firmanın bana şans
tanımasıyla Sosyal Medya Yönetim ve gönderi tasarımı
işlemlerini yapmaya başladım. Aslında sadece bir işten ibaret olmadığını, böylelikle
kariyerime zemin hazırlamış
olacağımın farkındaydım. Sonuçta yapacağım en ufak işlem, benim için altın değerinde
referans olacaktı. Bu süreçte para kazanmak değil, olabildiğince farklı deneyimler kazanmak istiyordum.
Bir web sitesinin, binlerce kilometrede ki sunucularda barınması ve bu
sunuculara bağlanarak web sayfalarını görüntüleyebildiğim için bir hayli ilgi duymuştum. Web
sitesi oluşturmayı kafama takmış, hemen kollarımı sıvayarak bu konuda da bilgi sahibi olmak
için çalışmalara başlamıştım. Derslerim ne çok iyiydi, ne de çok kötüydü orta düzeyde gidip
geliyordu (Matematik her zaman 1'idi tabi...). Bilgisayar üzerine bir kariyer planladığımdan
dolayı
Lise öğrenimimi de bilgisayar/bilişim sektörüne hizmet etmesi gerekiyordu. Bilgisayar ile o
kadar fazla zaman geçiriyordum ki ailem artık daha
fazla zaman geçirmemi istemiyordu. İlk zamanlarda bilgisayar kullanımı evde yasaklanmıştı.
Fakat uzun süren ikna sürecinden sonra
hafta sonu günde sadece 1 saat müsade ediliyordu. Bu alınan kararda ailemi asla
suçlamıyorum. Sonuçta hiçbir ebeveyn evladının bilgisayarın getirdiği olumsuzluklarıyla
karşı karşıya kalmasını istemez. 7. Sınıfın sonlarına doğru kardeşim dünyaya geldi.
Biliyorsunuz bebekler sürekli uyurlar. Kimi zaman uyumak nedir
bilmezler ve avaz avaz ağlarlar. Benim kardeşim fazla ağlayan bir yapıya sahipti. Uykusundan
uyandığı an onunla zaman geçirip, ilgilenmem gerektiğinden dolayı, bir saatlik süreme yeni
başlasam bile uyandığı an bilgisayarın kapatılması gerektiğinden mi bahsedeyim, bir hevesle
bir saat içerisinde bir şeyleri sıkıştırarak yapmaya çalışsam da erken kapanışından kaynaklı
yapamayışımdan mı bahsedeyim… Benim bir şekilde bilgisayar başında bir kaç saat zaman
geçirmem gerekiyordu. Bilgisayar’da zaman geçirmeme izin vermeyen ailem, daha çok
arkadaşlarımla dışarıda sosyalleşmem gerektiğini, onlarla saklambaç gibi oyunları oynamam
gerektiğini belirttikleri için ben de arkadaşlarımın evinde gereken çalışmaları
yapabileceğimi düşündüm. Tabii ki kimse kimseyi kabul etmek zorunda değil, evleri her zaman
müsait olmayabilir gibi durumları göz önünde bulundurarak anne ve babamdan “sokakta
oynayacağım” sözüyle sokağa çıkıp, internet kafelerde çalışmalarıma devam ettim. Bir sene
boyunca bu şekilde ilerlettim. Bu tabii ki yalan söylemek oluyordu. Hiçbir anne baba
çocuğunu gönderdiği yerin aksine başka yerde olmasını istemez. Fakat içerisinde bulunduğum o
durum ve kendime olan inancımdan dolayı böyle bir yola başvurmak zorunda kaldım.
14 yaşıma geldiğim zaman Pendik Türk Telekom Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Bilişim
Teknolojileri) bölümünü kazandım. Hiç unutmam 9. Sınıfta, kurduğum sistemden kazandığım bir
miktar parayı sınıfta kutlardık. Şu an bu bölümü gülerek yazıyorum. Çünkü kazandığım ilk
parayla yakın arkadaşlarıma kantinden ikramlarda bulunmuştum. Tek bir gelir kaynağımın
olmasını istemiyordum. Memur hayatını yaşamak, yani tek
bir yerden kazanç sağlamak istemiyordum. Bir havuz oluşturmak ve bu havuzu dolduran birden
fazla musluğun olmasını istiyordum. Bu sebeple farklı sistemler geliştirmeyi ve keşfetmeye
yöneldim. Aylar süren planlar ve düşüncelerimin sonrasında aklıma bir fikir gelmişti. Fakat
öğrenci olduğumdan ve o zamanlar babamın maddi durumunun yetersizliğinden dolayı projeyi
oluşturmaya ve piyasaya sürecek maddi güce sahip değildim. İlk önce bir şekilde para
kazanmam gerekiyordu. Okuldan eve geldiğimde nasıl olsa sokağa çıkmama müsade ediyorlar
diye,
özellikle haftasonları İstanbul’da Pendik ve Kartal sahilde, trafik ışıklarında su satmaya
başladım. Bir süre sonra ben yine su satarken arkadaşlarımın evimize gelip beni sokağa
çağırmasıyla, annemin de haliyle beni arkadaşlarımla beraber bilmesiyle kaos ortamı oluşmuş
oldu.. O günün akşamı Babam bana “Ben senden para kazanmanı istemiyorum. Ben senin sadece
ders notlarının yüksek olmasını istiyorum.” diyerek bir hayli sinirlenmişti. Evet haklı, asla haksız bir yanı yok
ama kişiliğimi ve azmimi durduramıyordum. Babamın bana kızması ve bilgisayarın 1 ay boyunca
açılmayacağına kadar yasakları üst üstte almıştım. Farkında değiller ki içimde yanan hırs
ateşini dindiremiyordum.
Ailecek içerisinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıdan benim de yardımımla kurtulmayı
amaçlıyordum. Babam da biliyordu artık bilgisayar evde
kaldığı sürece bir şekilde açacağımı. O yüzden cezanın verdiği günün ertesi günü, bilgisayar
kasamı çalıştığı yere götürmüştü. Her zamankinden daha hırslı bir şekilde düşünmeye
başladım. Bir miktar parayı nasıl bulabilirim, projeyi nasıl gerçekleştirebilir diye… Madem
öyle babamdan para istemeye karar verdim. Babamın benim bilgisayara olan ilgimi biliyor
fakat internetten gelir sağladığımı ve sağlamak istediğimi bilmiyordu. 200 tl kadar bir
paraya ihtiyacım vardı. 14-15 yaşıma kadar babamdan bırakın 200 TL’yi, zorunda olmadıkça bir
simit parası istemeye çekinmiş biri olarak bir akşam babamın karşısına geçtim. Durumu
anlattım ve kendisinden 200 TL istediğimi belirttim. Babam ise benim dolandırılacağımı ve
başımızın belaya girebileceğini düşündüğü için tatlı dille reddetmiş oldu. Açıkcası pek de
ısrar edemedim. Unutmamam lazımdı ki bizim maddi durumumuz pek yerinde değildi. Fikrimi
icraate dökebilmek için önceliğim o parayı toplamaktı. Okuldaki bazı arkadaşlarımın
performans ödevlerini yaparak ve zaman zaman etüte kalacağım bahanesiyle sahilde ve trafik
ışıklarında su satarak yavaş yavaş yanlış hatırlamıyorsam 3 - 4 ayda ihtiyacım olan parayı
topladım. Hemen gereken işlemleri gerçekleştirdim. İlk defa bu kadar büyük paralarla
oynuyordum. 200TL benim için inanılmaz yüksek miktardı. 1 - 1.5 Hafta sonra yatırdığım
parayı amorti ettim ve artık kazandığım kâr olarak dönüyordu. Risk etmemek açısından o
yatırdığım 200 TL’yi bir kenarda sakladım. 500 TL kadar para kazandıktan sonra bu kazandığım
parayı ailemle paylaştım. Hiç unutmam başta Babam olmak üzere, annem de şaşkın ifadeleriyle
bana bakıyorlardı. Ben yine bir şekilde kendi çapımda kazanarak kişisel ihtiyaçlarımı
karşıladım. Bu süre zarfı içerisinde günlük yevmiye olarak broşür dağıtımı, komi ve berberde
çırak gibi alanlarda çalıştım. Hiçbir zaman çalıştığım işten utanmadım ve yadırgamadım.
Ekmek
parası olarak ve hayallerime açılan kapı olarak gördüm. Buradan tüm emekçi dostlarıma,
abilerime, ablalarıma ve kardeşlerime saygılarımı sunuyorum. Lise son sınıfta zorlunlu staj
eğitimi gerektiğinden dolayı
İsfalt A.Ş'de bilgi işlem stajyeri olarak stajımı yaptım. Stajyer harçlığı olarak verilen
435 TL 25 kuruşu'da planlarımı
hayata geçirirken harcayacağım için kuruş kuruş biriktirmeye çalışıyordum. Lise öğrenimimin
sonuna geldiğim zaman,
bilgisayar üzerine her türlü hizmet verebilecek işyeri açma belgemi aldım. Dört senelik lise
macerasının içerisinde C++, HTML, Java, CSS gibi kod dillerini temel düzeyde öğrendim.
Açıkcası C++, Java dilleri hariç; HTML, CSS gibi Web Yazılım dillerini daha önceden
araştırdığım ve üzerinde çalışmalar yaptığım için bilgi sahibiydim. Gerek liseye geçmeden
önce, gerek lise öğrenimim içerisinde freelance (uzaktan) olarak yaptığım küçük ve büyük
çaplı işlerin
kendime referans olarak göstermemin sonucunda profesyonel bir şekilde “Reklam Yönetimi” ve
“Sosyal Medya Danışmanlığı ve Yönetimi” hizmetlerini vermeye başladım. İşimi hakkıyla ve
titizlikle yaparak bir çok kurumsal firmayı benimle devamlı çalışmasını sağladım. Ciddi
anlamda internet sektörü üzerinde durduğum iki sene boyunca elde ettiği gelirler ile kendime
uzun süredir hayal ettiğim bilgisayarı alarak işlerimi büyütmeye karar verdim. Hayatım
sadece yazılımdan ibaret değildi. Bu sebepten oyunlara da olan ilgimden dolayı bir yandan da
Counter Strike: Global Offensive (CS:GO) video oyununda birçok profesyonel resmi müsabakada
yer aldım. Yer aldığım resmi müsabakalar sonrası 1 kez 1. , 3 kez 3. Sıralarda tamamladım.
Beni seven, ve daima "Yaparsın Mehmet!" diyen kişiler beni o kadar iyi destekliyorlardı ki
utanmasam canlı yayında bir yandan turnuvada mücadele ederken bir yandan da göz yaşı
dökecektim… Oynadığım oyunun bünyesinde bulundurduğu farklı bıçaklar vardı. Oyun içerisinde
gerçek parayla satıldığından
ve çoğu kişinin hayallerini süslediğinden bunları gerçek hayatta satmaya karar verdim. Hemen
bir internet sitesi oluşturdum ve
yurt dışından getirttiğim bıçakları internet üzerinden satıyordum. Satışlarım inanılmaz
gidiyordu hatta işleri baya büyütmeyi düşündüm.
Fakat yine güzel giden bir projenin ilerleyen zamanlarında bir mail aldım. Mail'de "Aşağıda
kimlik bilgleri yazan Mehmet Emin Kaçar'ın internet
üzerinden vergi kaçakçılığı yaptığı tespit edilmiştir. Hakkınızda suç duyurusu
bulunmaktadır" tarzında bir mailden bahsediyorum. Vergi kaçakçılığı
çok büyük bir suç. 18 yaşımda olmadığımdan dolayı şirket kurup şirketimin bünyesi altında
satamıyordum. Bu sebepten dolayı bir mailden dolayı
harika derecesinde giden projemin fişini çektim. Bunun bir şaka/dolandırıcı içerikli maili
olduğunu öğrenene kadar ucuz yırttığımı düşünüyordum.
Counter Strike: Global Offensive oyununda elde ettiğim başarılar sayesinde kendime sponsor
edinmiştim. Her şeyin yeni başladığını biliyordum. Okul okumasam bile oturduğum yerden
Sosyal Medya Yönetimi ve Reklam Yönetimi gibi işlemleri yapabilir ve gelir elde edebilirdim.
Fakat okulun, hayatım boyunca çok büyük bir yere sahip olacağını düşünerek hem okula
gitmeyi, hem de bir yandan eve geldiğim zaman işlerimi yapmaya karar verdim. Bu konuda artık
satış yapabileceğimi düşündüğüm için kendi reklamımı ve önceden çalıştığım firmaların
referans olmasıyla birlikte düşüncemi piyasaya sürdüm. Başlangıçta her ne kadar beklediğim
sonuçları alamasam da, sürekli olarak kendimi geliştirdiğim için zamanla bu konuda çok büyük
bir yelpazede yer almaya başladım. Müşterilerim benimle iletişim kurmaya başlıyor ve
sonrasında tasarımlarını yapıp teslim ediyordum. 18 Yaşıma girdiğim zaman “Neden bir
şirketim şirketim olmasın ki?” sorularını kendime sormaya başlamıştım bile.
Üniversite sınavına girmiş ve kötü geçen birisi olarak ne yalan söyleyeyim sınava pek
çalışmadım. Hatta neredeyse hiç çalışmadım. Yine de gidip konu anlatımı ve testlerden oluşan
12-13 tane kalın kalın kitap almıştım. Bir tek içinden paragraf sorularının bulunduğu
kitabın 4-5 sayfasını çözüp üniversite sınavına girmiştim. Sonuçlar açıklanmış ve ben
kazanamamıştım. Kazanamama sebebim tamamiyle benim yüzümdendi. 2018 puanlarına bakmam
gerekirken nasıl becerdiysem 2016 puanlarına göre tercih yapmışım. Neyse ki ek tercih
hakkımı kullanarak Süleyman Demirel Üniversitesi - Bilgisayar Bölümünü kazandım. Kazandığım
okul Isparta’da bulunuyordu. Bir hevesle hazırlandım ve arkamda gözü yaşlı annemi bırakarak
babamla beraber yola çıktık. Yurtta kalmak için başvuru yapmıştım ve ne zaman çıkacağı belli
değildi. Ortada kalmamak için öğretmenevine yerleştim. Babam beni bıraktıktan sonra kendisi
tekrardan İstanbul’a
dönmek için hazırlanmıştı. İlk defa tek başıma kalacaktım. Ailemden bu yaşıma kadar hiç ayrı
kalmamıştım. Ağlamak istiyordum ama babamın beni o şekilde görmesini istemiyordum. Babam
gitmek için arabaya binmeden önce bana sarıldı ve o nun kalbi benim vücuduma, benim kalbim
babamın vücuduna dokunurcasına hiç yaşamadığım kadar hızlı ve şiddetli çarpıyordu. Bu durum
beni daha çok etkiledi ve babam arabaya bindiğinde bir süre arabayla hareket etmedi. Biraz
dikkatli baktığımda babam kafasını direksiyona dayamış bir şekide gözyaşlarını döküyordu.
Babamın benim gördüğünü bilmemesi için bir adım geri adım atıp görüş açısından çıktım. Görüş
açısından çıkar çıkmaz olduğum yere oturup saatlerce ağladım. Bir şekilde okumam
gerekiyordu. Sevmem gerekiyordu ve tabii ki alışmam gerekiyordu. Odama çıktım ve ardından
televizyon ile odanın ışığını hiç kapatmadan uyuya kaldım. Amacım biraz da olsa evde sesin
olması ve beni rahatlatması. İki gün sonra derslere başlamıştık. Öğretmen evi ile okulun
arası yürüme mesafesi 45 dakika, taksi ile 6-7 dakika idi. Taksi öğrencilerden sabit ücret
olarak 10 TL alıyordu. 10 TL 10 TL’dir diyerek gerekirse 45 dakika erken uyanır okuluma
giderim düşüncesiyle hiç kullanmadım. Taa ki planlarımı değiştirinceye kadar. Okumaktan
vazgeçtim. Gerçekten kazandığım halde okumaktan vazgeçip evime geri dönmek istedim. Aileme
bu durumu anlattığım zaman o kadar kazandın, mezun olmadan dönme cevabı aldım. Fevriliğin
verdiği psikoloji ile kafama takmıştım bir kere. Akrabalarım beni arıyor, okumam için gaz
verip teselli ediyorlardı. Fakat hepsi nafile. Eve dönmek için rotamı oluşturmuş, planlarımı
yapmıştım bile. Fakat bir şey eksik… Ben lise mezunu olarak mı kalacağım? Hayır. Hemen
Anadolu Üniversitesi’nin kayıt tarihlerine baktım son bir gün kalmıştı. Hemen ertesi gün
okula gidip kaydımı iptal ettirdim ve lise diplomamı aldım. Hiç bilmediğim yollardan geçip
çeşitli aktarmalar yapıp Isparta Merkez’de bulunan Anadolu Üniversitesi bürosuna gidip
kaydımı son saatlerde yaptırdım. Artık beni burada tutan bir şey kalmamıştı. Biletimi alıp
İstanbul’a döndüm. Tamam üniversite eğitimi için kayıt yaptırdım ama her şey bu kadar mı?
Tabii ki hayır. Yazımın içerisinde her zaman A-B-C Planlarımın olduğunu belirtmiştim. Hemen
bir iş bulup çalışmam gerekiyordu. İstanbula döndüğüm günün sabahında hemen iş arayışına
çıktım. Okulumu ve işlerimi aynı anda idare etmek istediğim için Anadolu Üniversitesi - Web
Tasarım ve Kodlama üzerine öğrenim görüyorken, hayallerimi gerçekleştirmek adına Trendyol /
MNG Kargo - Müşteri Hizmetleri Sorumlusu olarak işe başladım. Bu vesileyle bir değil, birden
fazla işle uğraşıp ayaklarımın üstünde dimdik duracağımı kim bilebilirdi?
Az önce belirttiğim gibi her zaman her şey planladığımız gibi gitmeyebiliyor. Bunu tam
anlamıyla yaşadığım bir olayı daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Yazımın en başında bir
havuzun olduğunu ve bu havuzu dolduran birden fazla çeşmenin o havuzu doldurduğunu düşünerek
birden fazla gelirimin olmasını istediğimi belirtmiştim. Buna istinaden bir yandan
Trendyol'da çalışırken, bir yandan da yurtdışından çeşitli eşyalar alıp ülkemizde
satıyordum. Siparişleri kapıda ödeme yöntemiyle göndermek için şirket sahibi olmanız
gerekiyor. Şirketim olmadığından dolayı kapıda ödeme ile siparişleri gönderemiyordum. Bazı
müşteriler haklı olarak kapıda ödeme ile kargo gönderemiyorsan “evime kadar getirirsen
alırım” gibi olağan dışı istekleri bulunmasına rağmen isteklerini gerçekleştirip
yurtdışından tedarik ettiğim ürünleri onlara teslim ediyor, paramı kazanıyordum. İstanbul
Pendik’ten Avcılara, Arnavutköy’e, İstanbul dışı Kocaeli, Çayırova gibi yerlere teslimatları
gerçekleştiriyordum. Yollarda heba olduğum anları hiç unutmam. Hiçbir müşterinin isteğini
geri çeviremezdim. Çünkü hayallerimi gerçekleştirebilmem için hem bu olgunluğu kazanmam
lazımdı hem de bir miktar paraya ihtiyacım vardı. Birden bire yurtdışından tedarik ettiğim
ürünler bana ulaşmamaya başladı. Siparişleri teslim edemiyordum. Haliyle bu durum beni
zarara uğratıyordu. Durumu yakından takip ettiğimde ürünlerimin gümrük müdürlüğünde
tutulduğuna dair evime bir mektup geldi. Hemen ertesi gün gittiğimde bir çuval ürünümü
ellerinde tuttuklarını ve bunların bana teslim edebilmeleri için şirket kurmamın gerektiğini
belirttiler. Planlamalarıma göre şirket kurmak şu an yapacağım bir şey değildi. Madem öyle
bazı şeyleri öne almaya karar verdim ve bir muhasebeci ile anlaşıp şirketimi kurdum. Şirket
kurarken faaliyet alanlarınızı belirtmek zorundasınız. İthalat - İhracat ve yazılım olarak
iki farklı kategoride hizmet vereceğimi beyan ettim. İyi hoş istenilen her şeyi yaptım ve
tekrardan gümrük işlem merkezine gittiğimde “Biz sana şirket kur demedik, gümrük müşaviri
ile anlaş, cezayı öde” gibi saçma saçma konuşup inanılmaz derecede canım sıktılar. Gözümün
önünde bir koca çuval ürünümü ki gerektiğinde sahilde su satarak, gerektiğinde avcılara
kadar müşterimin evine gidip teslim ettikten sonra elde ettiğim gelirlerle sermaye oluşturup
aldığım ürünlerimin paketlerini neşter ile içeriğini kontrol etmek bahanesiyle yırtıp
attılar ve binlerce liram bu şekilde helak olmuş oldu. Bulunduğum yerden çıkar çıkmaz biraz
uzaklaştıktan sonra bir ağacın dibinde ağlayarak düşünmeye başladım. Devam mı, tamam mı
düşüncesi değil şimdi planımın ne olacağı? Şimdi bazı kişiler haklı olarak vergini vermeden
işlem yapmışsın, haklı olarak cezanı ödeyeceksin gibi şeyler söyleyebilir. Ben ceza
ödememekte değilim. Ben vergimi hakkıyla verip bu işi büyütmek için şirketimi kurmak
istemişken bana şirketi boşuna açtırıp biz sana öyle bir şey demedik lafları kullanmaları
beni gerçekten çok sinirlendirdi ve derinden sarsmıştı. Şirketi kurarken faaliyet alanımı
ithalat ve ihracatın yanında bir de yazılım olarak belirtmiştim. Tam olarak bu sebepten
dolayı belirtmiştim aslında. Şirket bünyesinde hiçbir işlem yapmasanız bile devlete çeşitli
vergiler ödemek zorunda oluyorsunuz. Bir de muhasebeciye her ay verilen ücretten
bahsetmiyorum bile. Maddi anlamda daha zor zamanların beklediğini farkındaydım ve hemen ilk
işim yazılım üzerine işler yapabileceğim şirket web sitesini açmaktı. Web sitemi kısa sürede
açıp birçok reklam vererek müşterilere ulaşmayı hedefledim fakat pek istediğim gibi olmadı.
Gittikçe batıyordum borç almak, kredi çekmek gibi şeyler yapmak istemiyordum. İşlerimi
yaptığım bilgisayarımı satmak zorunda kalmıştım. Aileme bu durumu “Artık bilgisayar
kullanmayacağım “bahanesiyle geçiştirmek istedim. İnanılmaz kötü zamanlar geçiriyordum El
konulan binlerce liralık ürünlerim, boşuna açılmış bir şirket ve boş yere verilen vergiler,
yapılan reklam harcamaları beni derinden yaraladı. Bilgisayarımı sattıktan bir süre sonra
yaptığım reklamlardan dönüşler oldu fakat bir şey eksik? Bilgisayarımı sattığım için
siparişleri yapabileceğim bir bilgisayarım yoktu. Tekradan başa sarmak zorunda kalmıştım.
Akşam saatlerinde internet kafelerde sürünerek siparişleri tamamlamaya çalıştım. Kendi
bilgisayarımda 2-3 saatte yapabileceğim işlemi internet kafedeki bilgisayarın kötülüğünden
kaynaklı 4-5 saatte tamamlayamıyordum. (Bu arada yurtdışından aldığım eşyalar yandı
belirtmiş olayım :)) ). Olayın bir de iyi tarafından bakmak lazım 18 yaşında şirket sahibi
olmuştum.. Bu yaşanılan gelişmeleri tabiiki ben dışında kimse bilmiyordu. Herkes hayatımın
dört dörtlük olduğunu, cebimde paramın bol, kartlarımın limitlerinin olduğunu düşünüyordu.
Halbuki bilmiyorlardı ki bir yerden bir yere gitmek için yol parasını zor denkleştiriyor,
kredi kartı çıkartamıyordum bile. Kimseye bir zararım yok iken hatta kazanırken kazandırmayı
hedefleyen bir insan olarak herkesin hayatına olumlu izler bırakmayı amaçlamışımdır. Fakat
bazı insanlar buna engel olabilecek çok şey yaptı, başardılar da. Şirketimi daha reklamını
yapmadan orada burada asılsız bir şekilde “Dolandırıcı, hizmeti berbat vb.” Yorumlarda
bulunup beni ciddi anlamda zedelediler. Zaten zor zamanlardan geçiyordum bir de bu durumlar
sonrasında iyice dibe batmıştım desem yalan olmaz. Ama bunların hepsi bana güç veriyor,
adımlarımı daha kararlı atmama sebep oluyordu.
Sürekli olarak bir şeyler üretmek, bir şeylerle uğraşmak, insan hayatına olumlu etkiler
bırakmak gibi bir takıntım bulunmakta. Hatta elimden gelse uyumaya zaman ayırmaktansa, bir
şeyler keşfetmeyi, öğrenmeyi ve ortaya çıkartmak istiyorum. 18. Yaşımın sonlarına doğru Bir
gün babam ile birlikte şehirlerarası yolculuk sırasında bir fikir ortaya çıkarttık.
Düşündüğümüz fikir yeryüzünde eşi benzeri bulunmayan, başarırsa tek sahibinin Mehmet ve
Babası’nın olacağı bir proje… Fikrimizi taslak olarak yazıp çizdiğimiz zaman AR-GE
(Araştırma ve Geliştirme) çalışmalarına başladık. 3 farklı yarışmaya başvurdum. Kendime ve
projeme gerçekten çok güveniyordum. Başvurduğum yarışmalardan ilk dönüşü yapan Başakşehir
Belediyesi idi. Ön eleme, Çeyrek final, yarı final derken finale kalıp ödüllendirilmiştim.
Ödülümü alıp evime dönerken telefonum çaldı. Açtığım zaman Yıldız Teknik Üniversitesi’nden
aradıklarını, projemi yarışmaya dahil etmek için can attıklarını dile getirdiler.
Yarışmaya iki hafta kadar kısa bir süre vardı. Bir de üniversite finallerim… Finallerim ve
yarışmanın
üst üstte gelmesi ayrıyeten sabah 08:00, akşam 17:00 çalıştığım işim.. Çok ama çok yorucu
bir temponun içine gireceğimi biliyor, o na göre hazırlıklarımı yapıyordum. Yarışmanın
eğitimine ve final mücadelesine katılım sağlayabilmek için işyerinden izin almam
gerekiyordu. Fakat 3-4 gün izin veremeyeceklerini düşünerek hastaneye gidip hasta rolü
yaparak 3 günlük rapor aldım. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin yarışmasının Finalinde mücadele
etmek için üç gün boyunca 05:30 da yola çıkarak Davutpaşa kampüsüne gittim. 3 gün süren
eğitim sonrasında artık final mücadelesi yaşamaya hazırdım. Final zamanı bana ayrılan
zamanda kürsüye çıkıp yüzlerce kişi karşısında sunumumu yaptım. Bir saat sonra sonuçları
açıklamak için toplanıldığı zaman “Mehmet Emin Kaçar 1. Olmuştur!” Vurgusu ile kürsüye çıkıp
tebrikleri kabul ettim. Böylelikle bu zamana kadar ne karar almış olursam olayım her zaman
kendimin arkasında oldum. Başarılarımın arasına bir yenisini daha eklemiş oldum. Bunun gibi
birçok farklı yarışmaya daha katılıp ödüller kazanmıştım bile. Projemi üretmek için bir
fabrika ve bir kimyager ile anlaştım. Her şey harika gidiyordu. Azerbaycan’a ve Lübnan’a
numune göndermiştim. Geri dönüşler harika, çok beğeniliyordu. İstanbul’da Kartal E5 ve
Polenezköy’de uygulamlar yaptık. Ürünümü dünya çapında satmak için TSE (türk standartları
Enstitüsü) belgesini almam gerekiyordu. Başvuruları yaptım. Fakat bazı sorunlar ortaya
çıkmaya başladı. İsmini vermek istemediğim diplomatlar tarafından “Projeni bizim ismimiz
üzerinden satacaksın. Aksi taktirde satış yaptırmayız” gibi tehditler aldım. Tek bir
ALLAH’ın kulundan korkum yoktur benim. Kula asla minnet eylemem. Madem öyle size bu primi
yaptırmayacağım diyip projeyi askıya aldım. Bir de bunun üstüne ortağımın yeterince çaba
göstermemesinden dolayı yollarımı ayırmak zorunda kaldım. Yine başladığım noktaya geri
dönmüştüm. Fikrimi çalmak isteyenlere izin vermediğim gibi ben de bir dünya markası olmak
üzereyken zorla frene basmak zorunda kalmıştım.
Şimdi ise Trendyol’dan ayrıldım ve Site Hırdavat adında bir şirketin E-Ticaret proje yöneticiliği pozisyonda
görev alıyorum. Stratejilerim doğrultusunda çeşitli firmalardan hisse senedi yatırımlarımla
kripto para borsası üzerinde de aktif rol oynamaktayım. Benim durmak bilmeyen çabam devam
edecek. Öldü, artık yapamaz, gücü kalmadı dediğiniz Mehmet Emin’in her zaman 2. 3. Hatta 4.
Planının olacağını hiçbir zaman unutmayın. Fırtına öncesi sessizliğime bürünmüş, içten içe
projelerini üreten ve kendini her geçen gün değil, her geçen saniye geliştiren Mehmet Emin’i
göreceksiniz. Ama önümde son bir engel kaldı… Onu da sosyal medya hesaplarımda yakında
açıklarım.
- 05.05.2021 Güncelleme: Askere gitmek için bir kaç ay önce başvuru yapmıştım. Sağlık
testinden geçtim ve çok şükür askere elverişli olarak
askere gidiyorum. Bugün açıklanan sonuçlara göre Amasya'da acemi birliğine gideceğim.
Vatanıma hizmet etmenin
en büyük örneğini burada gerçekleştireceğimden dolayı mutlu ve yaşayacağım onca şeyden
dolayı çok heyecanlıyım.
Şimdiden işlerimi çok özledim. Bundan sonraki güncelleme askerden geldikten sonra olacak.
Kendinize çok iyi bakın :)...
- 11.12.2021 Güncelleme: Tekrardan merhaba ben geldim :). Çok mutluyum çünkü vazifemi
hakkıyla yerine getirdim. Acemi birliğini
Amasya'da, usta birliğini ise Kıbrıs'ta tamamladım. İşlerimden çok ayrı kaldım. Şimdi o
açığı kapatmak için daha sıkı çalışmamın vakti geldi.
Askerde komutanımın izni ile iş başvurusu yaptım. Başvurumu itinayla inceleyip benimle
iletişime geçen Avansas ile askerden döndüğüm gibi
mülakatlara girdim. 4-5 farklı mülakatın sonucunda artık Avansas'da "Visual Merchandising
Specialist" pozisyonunda görev alacağım. Ben askerdeyken
beni arayıp soran, bir an bile eksikliğini hissettirmeyen değerli dostlarıma ve yakınlarıma
çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız, hep var olun...
- 21.08.2024 Güncelleme: 2 yıldır burayı güncellemiyordum. Bunun çok sayıda geçerli sebebi var aslında ama
şimdi onları tek tek dile getirmek istemiyorum. Sonuç olarak halâ yaşıyorum ve yılmadan hedeflerime koşar adımlarla
gitmek konusunda düşüncelerimde en ufak bir azalma yok. Çok yakında büyük projelerimi açıklayacağım.
Değerli vaktinizi ayırıp yazımı okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Beni destekleyen ve
sürekli arayıp soran herkese çok teşekkür ederim İyi ki varsınız, hep var olun.
Sevgilerimle…
Mutfak Ekip Üyesi
Bilgi İşlem - Stajyer
Müşteri Hizmetleri Sorumlusu
Kurucu - Web Tasarım / Grafik Tasarım / Sosyal Medya Danışmanlığı
E-Commerce Project Manager
(9 Ay) Visual Merchandising Specialist
(6 Ay) Content Specialist
(Halen) Web Design Operations Specialist